SÜNE, Eurygaster spp.(SCUTELLERİDAE: HEMİPTERA)


Eurygaster cinsine bağlı sünenin Dünyada 15, Türkiye’de 7 türü saptanmıştır. Bu türlerden Eurygaster integriceps Put., E. maura L., E. austriaca Schrk. Ülkemizde ekonomik açıdan önemlidir.

1. TANIMI

1.1. Ergin

Süne erginleri; genellikle toprak renginde, bazen tamamen siyah, kırmızımsı, kirli beyaz, bazen de bu renklerin birkaçının karışımı olan alacalı desenli renklerdedir (Şekil 1a). Vücut yassıca, üst tarafı hafif tümsek olup üstten görünümü ovaldir. Baş, üstten bakıldığında üçgenimsi şekilde olup, başta bir çift petek göz, bunların arasında da bir çift nokta göz bulunur. Petek gözlerin altından çıkan antenler 5 segmentlidir. Hortum, başın alt tarafında, bacaklar arasından ilk abdomen segmenti sınırına kadar uzanır (Şekil 1b).

Şekil 1. Ergin sünenin üstten ve alttan görünümü.

Erkek ve dişiler abdomen segmentlerinin farklı yapıda olmalarından ayırt edilirler. Erginler ters çevrilip abdomenin son segmentlerine bakıldığında; erkek bireyler de bu yapı tek plakadan (Şekil 2a), dişi bireylerde ise 3 çift plakadan oluşur (Şekil 2b). Bağlı bulundukları familya özelliği olarak pis koku salgılarlar. Vücut uzunlukları yaklaşık E. integriceps ergin bireylerinde 10-12.5 mm, E. maura’da 9-11 mm ve E. austriaca’da ise 11-14 mm’dir. Bu türlerden E. integriceps Güney, Güneydoğu Anadolu, Ege ve Trakya’nın, E. maura ise İç Anadolu Bölgesinin hakim türleridir.

 

 
 

Şekil 2. Süne erkek ve dişi ayrımı (genital segment).

1.2. Yumurta

Yumurtalar küre şeklinde olup 1-1.2 mm çapında, ilk bırakıldıkları zaman filizi yeşil renktedir (Şekil 3a). İklim koşullarına bağlı olarak yaklaşık 3-4 gün sonra hafif esmerleşir (Şekil 3b), yaklaşık 5 gün sonra noktaların toplanmasıyla yumurtada siyah dairemsi bir leke oluşur (Şekil 3c). 2-3 gün sonra ise bu lekeler kaybolur ve kırmızı renkli gemici çapası şeklinde yapı oluşur . Çapanın altında üçgen şeklinde siyah renkli bir leke belirir, renk sarımsı yeşile döner. Yumurtaların bu haline çapa dönemi denilmektedir (Şekil 3d). Çapa döneminden yaklaşık olarak bir hafta sonra nimfler çıkar (Şekil 3e). Doğal koşullarda yumurtaların olgunlaşıp açılması yaklaşık 2- 3 hafta içerisinde gerçekleşmektedir.

        a                   b                   c                   d                    e

Şekil 3. Farklı dönemlerdeki süne yumurtaları.

1.3. Nimf

Yumurtadan çıkan bireyler erginlere benzedikleri için “nimf” diye adlandırılırlar. Nimfler, genellikle 5-6 gün ara ile 5 gömlek değiştirerek yeni nesil ergin olurlar.

Yumurtadan çıkan 1. dönem nimfler ilk önce sarı yeşil renkte olup yaklaşık bir saat sonra renk tamamen esmerleşmektedir (Şekil 4a). Vücut uzunlukları 1.4-1.8 mm’dir. Bu dönem nimfler 4-6 gün sonra gömlek değiştirerek, ikinci dönem nimfler meydana gelir.

İkinci dönem nimflerin başı siyah abdomeni açık kahverengindedir (şekil 4b). Vücut uzunlukları 2-3 mm’dir. En belirgin ayırıcı özellikleri abdomen üzerinde enine iki siyah bant bulunmasıdır. Bu dönem sonunda ise nimflerin abdomeni şişer, pembemsi-kahverengi bir renk alır, üzerindeki enine iki siyah bant kaybolmaz.

Üçüncü dönem nimfler sarımsı krem renginde olup 3.5-4.5 mm vücut uzunluğuna sahiptirler (Şekil 4c). Bu dönemden itibaren scutellum belirginleşir.

Dördüncü dönem nimfler sarımsı krem renginde, vücut uzunlukları 5-6 mm’dir (Şekil 4d). Scutellum hemen hemen thoraksı örter.

Beşinci dönem nimfler boy ve şekil bakımından ergine benzerler. Vücut uzunlukları 7-9 mm’dir (Şekil 4e). Scutellum büyümüş olup abdomenin 3. segmentine kadar uzamıştır. Bu yaştaki nimfler yaklaşık 6-10 gün sonra gömlek değiştirerek yeni nesil ergin (YNE) olurlar (Şekil 4f).

Şekil 4. Sünenin tüm nimf dönemleri ve yeni nesil ergin.

2. YAŞAYIŞI

Süne yılda bir döl verir. Erginlerin yaşamı hareketli (aktif) ve uyuşuk (pasif) olmak üzere iki döneme ayrılır (Şekil 6).

2.1. Pasif Dönem

Yaklaşık 9 ay süren pasif dönemde erginler, yaz aylarının bir kısmını, sonbahar ve kış aylarının tamamını, ilkbaharında erken bölümünü uyuşuk halde genellikle “kışlak” adı verilen dağlık alanlarda diyapoz halinde geçirirler. Pasif dönemi de iki bölüme ayırmak mümkündür. Birincisi, yeni nesil erginlerin hasadı takiben temmuz ayında kışlaklara göç etmesiyle başlayan ve iklim koşullarına bağlı olarak değişmekle birlikte genellikle ekim-kasım aylarına kadar süren yazlama dönemidir. İkincisi, ekim-kasım ayından mart-nisan ayına kadar süreyi kapsayan kışlama dönemidir. Yazlama döneminde yarı uyuşuk durumda bulunan erginler, sıcaklığın etkisinden korunmak amacıyla kışlama yerlerindeki en üst yükseltilerde bulunmaktadırlar. Kışlakların yüksek yerlerinde yazlama dönemini geçiren erginler ekim sonu-kasım başı itibariyle daha alt yükseltilere doğru yer değiştirirler ve kışlamaya geçerler. Yer değiştirmede en önemli faktör yüksek yerlerde yazlama için elverişli olan hava koşullarının, kışın şiddetli koşullara dönüşmesi ve bunun da süne için elverişsiz bir ortam oluşturmasıdır. Kışlakta bu tip yer değiştirmeler genellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi kışlaklarında görülmektedir. İç Anadolu ve Ege Bölgesi kışlaklarında bu tip yer değiştirmelere çok sık rastlanılmaz. Diğer bir deyimle İç Anadolu ve Ege Bölgesi kışlaklarında yazlama ve kışlama alanları aynı alanlardır. Pasif dönemin geçirilebilmesi için en uygun kışlak yükseltileri genellikle 1200-1600 m civarındadır. Ancak daha alt yükseltilerde de (600 m), hatta ovada bile kışlayabilirler. Trakya Bölgesinde tarlalarda ayçiçeği sapları içinde dahi kışı geçirdikleri saptanmıştır Kışlama dönemi erken İlkbaharda (mart-nisan) havaların ısınmasıyla birlikte sona erer.

Şekil 5. Sünenin hayat çemberi.

Pasif döneme hazırlık olarak yeni nesil ergin süneler, kanatlarının oluşmasından yazlama amacıyla kışlağa göç edene kadar buğday tarlalarında oburca beslenerek vücutlarında yağ biriktirirler. Erginler vücutlarında biriktirdikleri yağları pasif dönem boyunca ölçülü olarak kullanırlar ve aynı yağ ile müteakip yılın ilkbaharında tekrar ovalara inerler. Yazlama döneminde havaların sıcak seyrettiği zamanlarda fazla yağ harcandığı halde, kışlama döneminde söz konusu harcama en az düzeye iner. Süne erginleri kışlaklara göç ettikten sonra; kışlağın bitki örtüsünün durumuna göre farklı bitki türlerinin altlarına girerek gizlenirler. Kışlak bitkileri olarak Meşe, Çam, Geven, Kirpi otu, Kirpi-Geven, Kekik, Ayıkulağı ve Çekiçlik gibi bitkiler belirlenmiştir Bitki türü çalımsı meşe/çam ise bunların yere dökülmüş yapraklarının/ibrelerinin altlarına, geven ise bu bitkilerin kökleri etrafındaki yumuşak toprak içerisine (genellikle 2-5 cm derinlikte), kirpi otu ise bunların genellikle sık olan yaprakları ve dallarının arası ile yaprak döküntülerinin 1-2 cm altına gizlenirler. Otsu bitkilerin kökleri etrafına veya köke yakın toprak içine, ayıkulağı, çekiçlik gibi bitkilerin an alt yapraklarının gövde ile birleştiği yerlerde kışı geçirirler.

 

Şekil 6. Kışlak bitkileri.

İlkbaharda kışlama yerlerinde havaların ısınması ve karların erimeye başlamasıyla birlikte; ergin bireylerde metabolizma faaliyetleri hızlanır ve erginler uyuşuk vaziyetten hareketli konuma geçerler. Böylece pasif dönem sona erer ve aktif dönem başlamış olur. Erginler kışlaklarda toprak üstü sıcaklığı 15 °C ve üzerine çıkması ve bu sıcaklığın da süreklilik arz etmesiyle birlikte tarlalara göç ederler. Kışlaklardan ovalara göç iklim koşullarına sıkı sıkıya bağlıdır. Kışlaktan göç zamanı yıllar itibariyle iklim koşullarına göre bölgeden bölgeye göre de farklılık göstermektedir. İnişler genellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde mart sonu-nisan başında başlarken, Marmara ve Ege Bölgelerinde nisan ayında, İç Anadolu Bölgesinde ise nisan sonu-mayıs başında gerçekleşmektedir. İnişler sırasında iklim koşullarının uygun sürmesi durumunda kışlaklar 7-10 gün içerisinde boşalabilir. Ancak inişler sırasında sıcaklıkların düşmesi, yağış gibi olumsuz iklim koşulların ortaya çıkması durumunda inişler kesintiye uğrar ve inişlerin süresi 20-30 güne kadar uzayabilir. Kışlağın güney kısmında bulunan süneler, kuzey kısmında bulunanlardan daha erken uyanır ve ovalara inerler. Kışlaktan ovaya göç öncesi erginler, kışlakta altında gizlendiği bitki ya da bitki yapraklarının üzerinde hareketlenmelere ve kısa uçuşlara başlarlar. İniş öncesi mutlak olarak güneş ışınlarından yararlanırlar. İnişler genellikle sabah saat 10-12 arasında olmak üzere bu sırada esen rüzgarın yönüne bağlı olarak uçuş yönünü belirleyip hububat ve mera alanlarına dağılırlar. Genellikle iyi gelişmiş hububat tarlalarını diğerlerine tercih ederler. Kışlaklardan öncelikli olarak erkek bireyleri iniş yapmaktadır. Pasif dönemi geçirerek ilkbaharda hububat tarlalarına göç eden bu bireylere Kışlamış Ergin (KE) denilmektedir.

 

2.2. Aktif Dönem

Hububat tarlalarına göçle birlikte aktif dönem başlamıştır. Bu dönemin başlama zamanı yıldan yıla, bölgelere göre farklılık göstermesi nedeniyle, hububatın fenolojik dönemleri de farklı olabilmektedir. Uzun yıllar yapılan gözlemler sonucunda inişlerin başladığı tarihlerde hububatın fenolojisi; Güneydoğu Anadolu Bölgesinde kardeşlenme-sapa kalkma, Marmara, Ege ve İç Anadolu Bölgelerinde sapa kalkma-başaklanma dönemlerindedir. Kışlamış erginler pasif dönemde vücutlarındaki besin maddelerini harcadıklarından dolayı yoğun bir beslenme dönemine girerler ve aynı zamanda cinsel olgunluğa da ulaşırlar. Havanın açık ve sakin olduğu günlerde beslenme yoğun bir şekilde devam ederken, kapalı, yağışlı ve sert rüzgarların olduğu iklim koşularında beslenmezler, kök diplerinde ya da toprak çatlaklarında gizlenirler .Kışlamış erginler tarlaya indikten genellikle 10-15 gün sonra ölmeye başlarlar ve ölüm aralıklı olarak devam eder. Yeni nesil erginlerin çıkmaya başladığı günlerde tarlalarda tek tük de olsa kışlamış erginler görülebilir, ancak daha sonra tamamıyla yok olurlar.

Ovaya gelen kışlamış erginler, bir taraftan beslenirken diğer taraftan çiftleşmeye (Şekil 7) ve yumurta bırakmaya başlarlar. Dişi yaşamı boyunca birçok kez çeşitli erkeklerle çiftleşmesine karşın erkek bireyler birkaç defa olmak üzere çeşitli dişi bireylerle çiftleşirler. Kışlamış erginler 1.5-2 ay yaşar ve sonunda doğal ölüme giderler.

 

 

Kışlamış ergin dişi süneler tarlaya indikten 5-6 gün sonra yumurta bırakmaya başlarlar (Şekil 8). Dişi süne yaşadığı sürece 5-7 gün ara ile yumurtlar. Yaşamı boyunca 5-6 kez olmak kaydıyla ortalama 80 yumurta bırakır. Ancak uygun koşullarda bir dişi 150 adet ve daha fazla yumurta bırakabilir. Her yumurtlamada 12-14 (çoğunlukla 14) adetlik muntazam ve 2-3 sıralı dizileri olan kümeler halinde genellikle hububat yapraklarının alt yüzeylerine yumurta bırakır. Çok sıcak havalarda bitki kılçıklarına da bırakabilirler. Ayrıca hububat tarlalarında yer alan yabancı otların, özellikle tüysüz yapraklarının alt yüzeyine de yumurta bırakabilmektedirler. Yumurta bırakma 1-2 ay devam edebilir, ancak yoğun yumurta bırakma 2-3 haftalık dönem içinde gerçekleşmektedir.

Yumurtalar iklim koşullarına, özellikle sıcaklık ve orantılı neme bağlı olarak 2-3 hafta içinde açılırlar. Boşalmış yumurtaların rengi beyaz olup, dikkatli bakılırsa nimflerin çıkış kısmında muntazam daire halinde açılmış bir kapak görülür.

Yumurtadan çıkan nimfler sıcaklığa bağlı olarak 5-6 gün ara ile 5 gömlek değiştirerek yeni nesil ergin olurlar. Bütün nimf dönemleri iklim koşullarına bağlı olarak yaklaşık 30 gün sürer. Diğer bir deyimle yumurtadan çıkan nimflerin yeni nesil ergin olabilmesi için ortalama 1 aya ihtiyaçları vardır.

Nimfler hortumlarını bitki dokusuna sokup emmek suretiyle beslenirler. Birinci dönem nimfler çıkış yaptıkları yumurta kabuğu etrafında toplu halde bulunurlar ve beslenmezler, 2. dönemden itibaren başaklarda beslenmeye başlarlar. Beslenme nimf dönemleri ilerledikçe artar, tamamen başaklarda beslenmeye ve zarar vermeye 3. dönemden itibaren başlarlar. 4. dönemden itibaren büyük bir oburlukla beslenerek tanelerde zarar yaparlar. Beslenme 5. dönemde en üst noktaya ulaşır. Nimfler depoladıkları besinleri genelde gömlek değiştirirken tükettikleri için her gömlek değiştirdikten sonra oburca beslenirler.

Yeni nesil erginler bölgelere göre değişmekle beraber mayıs-haziran aylarında hububat tarlalarında görülürler ve tamamı başaklarda beslenirler. Bu dönemde hububat fenolojik olarak sarı-sert olum dönemlerindedir. Yeni nesil erginler kışlaklara çıkmadan önce yeterli besini (yağ) vücutlarına depolayabilmek için oburca beslenirler, bu nedenle de çok yüksek zarara neden olurlar. Hububat tarlalarında 15-20 gün boyunca beslenen yeni nesil erginler havaların ısınması (30-32 °C’nin üzerine çıkması) ve buğday hasadının da başlamasıyla birlikte kışlaklara doğru göç ederler. Kışlaklara doğru göç ederken daha yüksek rakımda bulunan ve fenoloji olarak da daha geri olan hububat ekilişlerinde de 1-2 gün süreyle beslenmelerine ve vücutlarına besin depo etmeye devam ederler. Bu durum özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde gerçekleşir ve bu tip hububat ekilişlerinde %100’lere varan zararlar oluşabilir. Yeni nesil erginlerin tekrar kışlaklara göçü sırasında da inişlerde olduğu gibi rüzgar yönünün önemli rolü vardır. Yeni nesil erginlerin kışlaklara göç etmesiyle beraber aktif dönemleri bitmektedir.

3. ZARAR ŞEKLİ VE EKONOMİK ÖNEMİ

Sünenin zarar derecesi ve şekli; zararlının yoğunluğuna ve biyolojik dönemlerine, ürünün çeşidine ve fenolojik dönemine, iklim koşullarına (sıcaklık ve yağış) bağlı olarak değişmektedir.

Süne ergin ve nimfleri sokucu-emici ağız yapısına (Şekil 1b) sahip olup hububatın sap, gövde başak ve tanelerini sokup-emmek suretiyle zarar oluştururlar. Süne ergin ve nimfleri hububatta beslenme sonucunda 3 tip zarar meydana getirmektedirler.

3.1. Kurtboğazı Zararı

Kışlaklarda kışı geçirdikten sonra hububat tarlalarına göç eden kışlamış erginler henüz kardeşlenme dönemindeki hububatın sap kısmını kök boğazına yakın yerden sokup emmek suretiyle öz suyunu alırlar. Bu durumda besin ve su iletimini engellediği için emilen saplar zamanla sararır ve kurur. Bu tip bitkiler başak bağlayamazlar. (Şekil 9). Bu tip zarara özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde karşılaşılmakta, diğer bölgelerde buğday fenolojik olarak genellikle sapa kalkma- başaklanma döneminde olduğundan bazı yıllarda rastlanılmaktadır.

 

3.2. Akbaşak Zararı

Zamanla bitkiler geliştikçe beslenmesini bitkinin yukarı kısımlarında sürdüren kışlamış erginler, başaklar henüz yaprak kılıfı içindeyken, çiçeklenme veya tane bağlama dönemlerinde yine saplarda özellikle başağın altından sokup emmek suretiyle beslenerek zarar vermektedirler. Bu durumda yine su ve besin iletimi engellendiği için taneler oluşmaz ve başaklar beyaz bir hal alır (Şekil 10). Tarlada yeşil başakların arasında bu tip zarar görmüş beyaz başaklar çok bariz belli olmaktadır. Süne ile bulaşık tüm bölgelerimizde bu tip zarara rastlanmaktadır. Aynı tip zararı İç Anadolu Bölgesinde Kımıl kışlamış erginleri de meydana getirmektedir. Akbaşak zararı kurak yıllarda kışlamış ergin yoğunluğunun da yüksek olması durumunda önem kazanmaktadır.

 

3.3. Tanedeki Emgi Zararı

Sünenin meydana getirdiği en önemli zarar şekli olup, mücadele bu zararın önlenmesi stratejisi üzerine programlanmıştır. Başaklardaki taneler süt olumuna gelmeye başladığı sırada, kışlamış erginlerin popülasyonları gittikçe azalmaya, yumurtalardan çıkan nimflerin popülasyonu da artmaya başlamaktadır. Bu dönemde 2.-5. dönem nimfler ile yeni nesil erginlerin süt-sert olum dönemlerindeki hububat tanelerinde oburca beslenerek meydana getirdikleri zarar önem kazanmaktadır. Özellikle 4.-5. dönemdeki nimflerin ve yeni nesil erginlerin beslenmesi sonucu, taneler çimlenme güçlerini kaybedecekleri gibi, ekmeklik ve makarnalık özelliklerini de kaybederler (Şekil 11). Nimf ve yeni nesil ergin yoğunluklarının yüksek olduğu tarlalarda mücadele yapılmaması durumunda zarar oranı %100’lere kadar ulaşabilmektedir.


Yeni nesil erginler kışlağa çekilmeden önce, kışlakta geçireceği yaklaşık 9 ay gibi uzun süre için gerekli yağı vücutlarına depo etmek zorundadırlar. Bu nedenle mevcut olan besinden en üst düzeyde yararlanmak amacıyla oburca beslenirler. Bu dönemde hububat sünenin beslenebileceği yumuşaklıkta (sarı olum) olması nedeniyle zarar oranı yüksek olmaktadır. Bir taraftan havaların gittikçe artan sıcaklığı, diğer taraftan da gittikçe çabuklaşan bir biçimde hububatın olgunlaşması ve tanelerin sertleşmesi sonucu, süne tükürük bezlerinden salgıladığı protein parçalayıcı enzimler yardımıyla taneyi yumuşatırlar ve beslenirler. Bu beslenme sonucunda tanenin ağırlığında kısmen azalmalar olabilir. Ancak çimlenme güçleri, ekmeklik ve makarnalık özelliklerindeki kayıplar daha önemlidir.

  1. SÜNENİN KONUKÇULARI VE YAYILIŞI

Süne buğdaygillere özelleşmiş bir zararlıdır. Üzerinde beslendiği bitkiler başta buğday, arpa, çavdar ve yulaf ile bunların yabani formlarıdır. Zararlı çavdarı arpaya tercih etse de, çavdar ve arpa ekilişlerinde yapmış olduğu zararın fazla bir ekonomik önemi yoktur. Buğday ve yabani formlarını, diğer buğdaygil bitkilerine nazaran daha fazla tercih etmektedirler.

Süne türleri Karadeniz Bölgesi’nin birkaç ili hariç bütün bölgelerimizdeki hububat ekilişlerinde bulunmaktadır.